| Resimleyen: Sümeyra Solmaz |
Merhaba, benim adım Yasemin. Ama konuşmayı yeni öğrenen kardeşim bana "Nanemin" diyor. Kısa zamanda bunu herkes öğrendi ve bana "Nanemin" demeye başladı. Adımı seviyorum. Günlük yazmayı da... Günlüğüme yazdığım günler birbirinin aynısı değil. Mesela bazıları kangurulu, bazıları ufolu, bazıları jöleli... İşte bu günlerden farklı olanlarını ödevlerimden fırsat buldukça sizinle paylaşacağım.
Tarih: Kangurulu Çarşamba Saat: Kuşların uyku saati
Sevgili Günlük;
Bugün okulda harika bir gün geçirdim. Öğretmenim hazırladığım performans ödevini ve etkinliğimi çok beğendi. Gün boyu masasının üstünde sergiledi. Arkadaşım Serpil'e çaktırmadan sürpriz doğum günü partisi yapmayı başardık. Üstelik harçlığımla ona aldığım süslü deftere öyle anlamlı şeyler yazdım ki ben bile şaşırdım. Okuldan dönerken annemle babama anlatacak çok şeyim olduğunu düşündüm. Üç gün hiç susmadan anlatsam ancak bitirebilirdim.
Eve kuşlar gibi uçarak geldim.İçimdeki neşe zıp zıp zıplayan bir kanguru gibi beni de zıplatıyordu. Kapıyı en sevdiğim şarkının ritimlerine göre çaldım. Kapıyı annem açtı; yada başka biri, çünkü kapı sadece açılmıştı o kadar. Kapıyı hafifçe açık bırakan annem teyzemle konuşuyordu yine. Bu yüzden salona "anneee" diye girdiğimde elini dudaklarına götürerek hemşireler gibi "susss" işareti yaptı.
Odama gittim. Şarkı söyleyerek üstümü çıkardım ve hemen mutfağa koştum. Annem, teyzemle konuşmasını bitirmiş, akşam yemeğini yetiştirmeye çalışıyordu. O kadar dalgındı ki bu onu korkutmak için harika bir fırsattı. Arkasından yavaşça yaklaştım "bööö" diye bağırdım. Ama hiç korkmadı, meğersem beni görmüşmüş. Aceleyle devam etti çorbayı karıştırmaya.
Ama şimdi anlatacaklarıma mutlaka şaşıracaktı. Hemen başladım. Performans ödevimi anlattım önce. Sonra Serpil'in sürpriz doğum günü partisini... Ona aldığım hediyeyi, deftere yazdıklarımı herkesin nasıl beğendiğini, hiçbir şeyi atlamadan bir solukta anlattım. Annem çok meşgul olduğu için cevap vermiyordu; ama sanırım o da çok sevinmişti. Eminim kızıyla gurur duyuyordu.
- Bugün çok güzel geçti yani, keşke bütün günler böyle olsa, dedim. Annem çorbayı bitirip patlıcanları soymaya başlamıştı. Soyduğu patlıcanlardan gözlerini ayırmadan:
- Sahi mi, dedi. Neden, yoksa sınavdan beş mi aldın? Aferin benim kızıma.
Şaka yapıyor olmalıydı. Sabahtan beri o kadar çok şey anlatmıştım ki duymamış olmasına imkan yoktu.
- Anlattım ya annecim, dedim.
- Aaa öyle mi?, dedi şaşırarak. O kadar işim var ki hiçbirini duymamışım galiba. Akşam baban gelince anlatırsın.
Annemin anlattıklarımın hiç birini duymamış olmasına yani dinlememiş olmasına çok kırılmıştım. İçimde sürekli zıplayan kanguru durmuş, kuşlar şarkı söylemeyi bırakmıştı. Bütün neşem çorba buharı gibi mutfağın penceresinden uçup gitmişti. Onunla okul dönüşü sohbet etmeyi ve olanları anlatmayı çok sevdiğimi bilmemesi imkansızdı.
Kırgın kırgın odama gittim, yatağıma uzandım. Telefon çaldı, teyzem arıyordu yine. Annem teyzeme hararetle bir şeyler anlatıyor, onun anlattıklarını da dikkatle dinliyordu.
İşte tam bu sırada içimde zıplayan kanguru, kuşlarla birlikte beni ziyarete geldi ve kulağıma fısır fısır bir şeyler söyledi. Kangurumu kucakladım; bu harika bir fikirdi. Hemen soluğu kapının önünde aldım. Bu kanguru çok akıllıydı. Hemen dediğini yapmak için evimizin yakınındaki bakkala gittim ve kontörlü telefonla evimizi aradım. Telefonu annem açtı.
- Aloo anne, dedim.
Annem öyle şaşırmış ve korkmuştu ki... "Nanemin nerdesin, beni nerden arıyorsun, neden evde değilsin?" diye bir sürü soruyu ardı ardına sıraladı. İşte başarmıştım, annemi hem korkutmuş hem de şaşırtmıştım.
- Şey anneciğim, bugün okulda neler oldu bir bilsen...
Artık annemin beni dinlediğinden emin, olanı biteni anlatmaya başladım. Çok mutluydum. İçimde zıplayan kanguruma çok teşekkür ettim. Şarkı söyleyen kuşlarımla birlikte eve giderken dünyanın en mutlu çocuğu bendim. |