Bir gül bahçesinin ortasında bir çınar ağacı vardı. Ağacın kenarında da küçük bir su havuzu bulunuyordu. Sabahları çınar ağacının üzerinde güneş parlıyordu. Serçeler geliyorlar, çınar ağacının dallarına konuyorlardı. Hep birlikte birbiri ardına "cik cik" sesleri yükseliyordu. Fazlaca öttükleri ve susadıkları zaman uçuyorlar, su havuzundan su içiyorlar ve tekrar ötmeye başlıyorlardı.
Bir gün serçeler, "cik cik" seslerinin arasında başka sesler işittiler. Fakat işittikleri o ses "cik cik" değil, "çi çi çir çir" sesiydi. "Cik cik cik" ve bir kere de "çi çi çir çir"...
Serçeler sustular. Birdenbire ağacın dalları arasından bir kanadı mavi tüylü, küçük bir kuş gördüler. Kuş, "çi çi çir çir... çi çi çir çir!" dedi. Serçeler:
- Niçin böyle ötüyorsun?, dediler. Mavi Kanat şöyle cevap verdi:
- Nasıl yani? Ben doğru ötüyorum. Ya siz niçin öyle ötüyorsunuz?
Büyük serçe dedi ki:
- Bu ağacın üzerindeki bütün kuşlar "cik cik" diye öterler.
Mavi Kanat:
- Ben, babam ve annem buraya yeni geldik. Bizim üzerinde olduğumuz ağaçta herkes "çi çi çir çir" diye öterdi. Ben de herkesten daha iyi ötüyordum, dedi.
Büyük serçe:
- Burada herkes "cik cik" diye öter, dedi tekrar. Ya bizim gibi "cik cik" diye öt, ya da kendi ağacına geri dön.
Mavi Kanat:
- Fakat ben beceremem ki, dedi. Ben ancak bu sesi bilirim.
Sonra bütün serçeler "cik cik" diye o kadar öttüler ki Mavi Kanat'ın kafası şişti ve oradan gitti.
Ertesi sabah Mavi Kanat yine serçelerin yanına geldi. Fakat çınar ağacına konmadı. Bir evin damına kondu ve üzüntülü bir şekilde, birbiri ardına uçan serçelere baktı. Serçeler sevinçli idiler. Dalların üzerine uçuyorlar, avlunun ortasına konuyorlar, ekmek kırıntısı yiyorlar ve hep birlikte "cik cik" diye ötüyorlardı. Mavi Kanat'la ilgilenmediler. Onu görmezden geliyorlardı. Mavi Kanat yavaşça "çi çi çir çir" diye öttü ve kendi yuvasına döndü.
Mavi Kanat; o çınar ağacını, serçeleri ve gül bahçesini sevmişti. Gönlü onlarla oyun oynamayı çok istiyordu. Ertesi gün yine çınar ağacının yakınındaki dama uçtu geldi. Serçeler de gelmişlerdi. Peşpeşe uçuyorlar ve ağacın yapraklarındaki haşerelerle uğraşıyorlardı. Fakat Mavi Kanat, onların yanına gittiğinde hızlı hızlı kanat çırpıyorlar ve "cik cik" diye ötüyorlardı. Onun dallara konmasına izin vermiyorlardı. Mavi Kanat da, damın üzerinde bir o tarafa bir bu tarafa biraz uçtu ve "çi çi çir çir" diye öttü. Yorulunca da yuvasına geri döndü.
Bir gün sonra Mavi Kanat yine orada, damın üzerinde idi. Kuşlar "cik cik" diye öttüler, ekmek kırıntıları yediler ve tekrar "cik cik" dediler. Mavi Kanat da onların "cik cik"leri arasında "çi çi çir çir... çi çi çir çir" diye öttü.
Serçeler kulak asmadılar ve "cik cik" demeye devam ettiler. O da kendi "çir çir"ini yaptı ve damın üzerindeki karıncalarla oynadı. Sonra yine yuvasına döndü.
Artık Mavi Kanat, serçelerin "cik cik"leri arasında ötüyor, serçelerin avluda olmadığı zamanlar da hızlı hızlı geliyor ve havuzdan su içiyordu.
Bir gün serçeler oyun oynuyorlar ve ötüyorlardı. Serçelerden birisi şöyle seslendi:
- Çocuklar! Susun! Dinleyin!
Serçeler sustular fakat hiçbir ses duymadılar:
- Bir ses gelmiyor, neyi dinleyelim?
Deminki serçe şöyle dedi:
- Bu başkası. O kuşun sesi gelmiyor. O "çi çi çir çir" diye ötüyordu. Artık ortalarda görünmüyor.
Diğer bir serçe de şöyle dedi:
- Belki buradan temelli gitmiştir. Artık kendi sesimizle ötmeliyiz.
Serçeler "cik cik" diye ötmeye başladılar. Fakat çarçabuk sustular.
Küçük serçe şöyle dedi:
- Bizim sesimiz iyi değil. Çünkü arasına "çi çi çir çir" sesi karışmıyor. Gelin o kuşun arkasından gidelim ve onu getirelim de yeniden ötsün.
Serçeler Mavi Kanat'ın arkasından gittiler. Onun yuvasını bir elma ağacı üzerinde buldular ve yuvanın çevresinde "cik cik" diye öttüler. Mavi Kanat başını yuvadan dışarı çıkardı ve:
- Çi çi çir çir... Çi çi çir çir, dedi.
Bu serçelerin dinlediği en güzel sesti. Serçeler, Mavi Kanat'tan kendileri ile birlikte gelerek çınar ağacının üzerinde ötmesini istediler. Mavi Kanat, sevinerek onlarla birlikte uçtu gitti. |