Anasayfa
Binbir Bulut Masalları
Bir Şiir Sana, Bir Şiir Bana
Deneme Bir Kii
Beyaz Mikrofon
Tavşanlı Makas
Kahkaha Ağacı
BB Kitaplığı
Binbir Bulut Masalları

Yaşkesen

Yazan: Nesibe Şahin

Resimleyen: Dilek Gülcemal

Piyas ülkesinin halkı o sabah tuhaf bir haberle uyandı. Karan meydanından geçen herkes önce gözlerini fal taşı gibi açıyor, sonra geri geri çekilip meydan boyunca bir daha bakıyor ve sanki ağır bir uykudan uyanmış gibi uzun uzun gözlerini ovuşturuyorlardı.

Bu bir kâbus olmalıydı. Ya da kötü bir hayal... Belki de kendini bilmezin biri kötü bir şaka yapıyordu onlara. Ama hayır. Hiçbiri değildi.

İşte gerçek gün gibi ortadaydı. Karan meydanına giden yol boyunca uzanan ağaçların hepsi kesilmişti. Bu yetmez gibi yolun sonundaki küçük koruluk da artık yoktu. Bu nasıl işti böyle. Bunu kim yapmış olabilirdi. Hırsızlar mı, haydutlar mı, yoksa şu çokbilmiş sihirbazlar mı? Evet evet öyle bir şey olmalıydı. Birisi gelip okus pokus demişti ve ağaçların hepsini kaybetmişti. Olabilir miydi?

Değildi tabii ki. O güzelim ağaçların yerine soğuk taşlar döşenmişti. Manzara ne kadar da üzücüydü.

O günden sonra kuşlar evsiz kaldı. Yaşlılar gölgeliksiz... Koca meydan soluksuz kaldı.
Ve çocuklar oyunsuz...

Çocuklar oyunsuz kaldı, çünkü bu yaşlı ağaçlar çocukların biricik oyun arkadaşlarıydı. Karan meydanının yakınında oturan her çocuğun bir ağacı vardı. Ama bu kötü olayla hepsinin arkadaşları kesilip gitmişti.

Ağaçları kesilen çocuklar bir akşamüstü bu konuyu konuşmak üzere toplandı. "Bu kralımız Mimur'un işi" dedi çocuklardan biri. Sarı saçlıydı ve kalın camlı gözlükleri vardı gözlerinde. Gözlerinden alev fışkırıyordu sanki. "Kral Mimur kestirmiş bu ağaçları. Bundan eminim" diye devam etti sözlerine. Sonra dosyasından bir takım kâğıtlar çıkardı. Üzerinde karman çorman çizgiler vardı. Bunlar Karan meydanının haritaları olmalıydı.

Mimur, Piyas ülkesinin kralıydı. Nereden aklına gelmişse o gece ağaçların hepsinin kesilmesi emrini vermişti. Ülke halkına yaptığı kısa açıklamada da, buradaki ağaçların çok yeşil olduğunu, azıcık da sarı, turuncu, eflatun ağaçlar dikmek istediğini söylüyordu. Ama ne var ki, ağaçlı yolun hepsi hemen taşlarla döşenmişti. Taşların üstüne ağaç mı dikilirdi. Bu nasıl kraldı böyle. Masalda da olsa söylediklerinin hiçbir anlamı yoktu.

Çocuklar tüm bunları uzun uzun konuştular. Bir plan yapmaya karar verdiler. Kuşkusuz yapacakları hiçbir plan onlara ağaçlarını geri getirmeyecekti. Ama hiçbir şey yapmamak, az şey yapmaktan daha kötü bir şeydi.

"Yaş kesen baş keser" dedi çocuklardan bir başkası. "Yani bir ağacı kesmek, bir insanı öldürmek gibidir. Üstelik bu ağaçlar kesilince kuşlar yuvasız kaldı. Bizim oyun yerlerimiz şimdi taşlarla kaplı. Dinlenmek isteyenler bir gölgelik bulamayacak bundan böyle." Nefes almadan anlatmaya devam etti çocuk. "Ben bir şey düşündüm" dedi. "Bu konuyu kuşlarla ve ağaçlarla konuşacağım. Aklıma bir şeyler geldi sanki."

Çocukların hepsi merakla bakıyordu ona. Acaba ne yapacaktı?

* * *

Ertesi gün Kral Mimur yakın dostlarıyla beraber ava çıktı. Gözüne kestirdiği hayvanlara yayını gerdirip nişan aldı. Kimini avladı, kimini avlayamadı. Ormanın içindeki nehirden geçti, soğuk sulardan içti. Yoruldu, terledi.

Derken bir ağaç gölgeliğinde şöyle bir dinlenmek istedi. Kilimler serildi. Ufak çadırlar kurmak için hazırlıklar başladı. Adamları başında pervane gibi döndü. Ama tam bu sırada tuhaf bir şey oldu. Kralın altına oturacağı yaşlı çınar ağacı birden tor top oldu. Dallarını içine çekti. Yapraklarını sakladı. Ne oldu, nasıl oldu hiç kimse bir şey anlamadı. Kral Mimur önce şaşırdı, sonra kızdı. Derhal adamlarına yükleri bir başka ağacın altına taşımalarını emretti.

Emretti emretmesine ama bu ağaç da diğeri gibi yapmasın mı! Küplere bindi Mimur. Kızdı köpürdü. Esti gürledi. Fakat bu derdine bir çare bulamadı. Hangi ağacın altında gölgelenmek istediyse aynı şey geldi başına. Dinlenmeyi bırakıp çaresiz saraya döndü.

O günden sonra Mimur'un sarayına hiçbir kuş uğramadı. Ne bir saksağan ne bir bülbül ne de bir serçe. Keklikler de gelmedi, turnalar da. Mimur'un kalbini bir sıkıntı kapladı. Yaşlılar artık onu sevmiyordu. Sevmediklerinden dolayı dualarından Mimur'un adını çıkarmışlardı. Çocuklar sokakta onu görünce yanına koşmuyordu. Ağaçlara bakamaz olmuştu Mimur. Kraldı ama kimsesizdi artık o.

O böyle günden güne yalnızlaşırken bütün çocuklar, ağaçlar ve kuşlar yeni bir kral aramaya çıktılar. Yaşlıların duasını heybelerine koyup uzun bir yola koyuldular. Az gidip uz gittiler. Dereler tepeler geçtiler. Yoruldularsa da bundan şikâyet etmediler. Derken ülkenin birinde tatlı mı tatlı, merhametli mi merhametli bir kral buldular.

Bir sabah saray halkı uyandığında Mimur'u sarayda bulamadı. Aradılar taradılar ama boşuna. O artık yoktu. Ama adı "Yaşkesen Mimur" olarak kalacaktı bundan böyle...

Duyduğuma göre onun gidişinden sonra yeni kral yola çıkmış, saraya doğru yaklaşıyormuş. İnanmazsınız ama tahtırevanını çocuklarla kuşlar birlikte taşıyorlarmış...

Ne diyelim, hadi hayırlısı...

<- Geri Git

Bu Bölümde Başka Neler Var?
Sen de Katıl Bize
Toplam 9 yorum yapılmış.
Üye Girişi
Kullanıcı Adın:
Şifren:
[ Ücretsiz Üye Olayım | Şifrem Neydi? ]
İyilikler Antlaşması
Merakettin Amca, biz neden yaşıyoruz?
Serin Selamlar
Meraklı Ce, Sultan Fatih'le Tanışıyor
Kocaman Ayaklı Çocuk: Menta
BeyazBulut Çocuk Ülkesi | © 2005-2024