Elif cüzünü iyice ilerlettim. Üstün, esre, ötre, şedde, tenvin, cezim artık gerilerde kaldı. Şeker Hoca bize Kur'an'ı tecvitli öğretiyor. Medd-i tabi, medd-i lin'i öğrendikçe büyük keyif alıyorum. Bir harfi dört elif miktarı çekmek var ki sormayın. Evde kardeşim Elif'e takılıyorum. "Bak şimdi dört elif miktarı çekiyorum iyi dinle: "Velladaaaallliiinn" Bazen "Elif cim nasılsın" diyorum kardeşim bu nazikliğime şaşırıyor. Sonra hayır ben sana demedim. Elif ve Cim harflerini söyledim diyorum. Yanakları al al oluyor sinirden, gözleri büyüyor.
İlk hafta çabuk geçti. Namaz surelerini birçoğunu ezberledim. Elham'ı, Kulhu'yü, Felak-Nas'ı, Tebbet'i, İzaca'yı hepsini takılmadan okuyorum.
Şeker Hoca, "Artık cemaate katılma vaktiniz geldi. Hemze, Dombili, Mülayim ve Benli dersten sonra eve gitmesinler burada kalsınlar; öğle namazını cemaatle kılacaklar" dedi.
Size Mülayim ve Benli'yi tanıtayım. Bu iki arkadaş kursa sonradan geldiler. Kur'an okumasını da biliyorlar. Mülayim, ismi gibi çok sakin bir çocuk, Benli de bir o kadar hareketli. Benli'nin adı Veli. Şeker Hoca bu arkadaşımızı soy ismiyle çağırdığı için ismi de Benli kaldı. Dombili sevindi bu işe. "Artık adam olduk biz de" dedi. Dombili bizim gözümüzde zaten küçük bir adamdı.
Öğle ezanı okunmaya başladı. Biz de abdestlerimiz alıp camiye girdik. Ayakkabılarımızı aynı yere koyduk. Aynı yere oturduk. Mülayim, Benli'ye "Sağa sola bakma, önüne bak" dedi. Benli "Daha namaz başlamadı, bir şey olmaz" dedi.
Dombili'ye acıyorum. Yazık, dizinin üstüne oturamıyor. Bir bağdaş kuruyor, bir diz üstüne oturmaya çalışıyor.
- Dombili ne oluyor? Oturduğun yerden su mu çıkıyor kıvranıp duruyorsun.
- Hemze beni kızdırma zaten nokta gibisin, bir oturdun mu oturuyorsun. Bacaklarım ağrıyor ne yapayım!
Dombili'ye laf yetiştiriyorum hemen:
- Az yersen, biraz da spor yaparsan zayıflarsın. Zayıflarsan rahat rahat oturursun. Anladın mı Dombilim benim?
Mülayim "Susun arkadaşlar" dedi. "Ezan bitti, Şeker Hoca geliyor, bakın."
Evet Şeker Hoca, beyaz cübbe ve beyaz sarığını giymiş. Ağır adımlarla en öne, kendi makamına geçti. Şeker Hoca bize daha önce anlatmıştı. Kendisinin namaz kıldığı yere "mihrab" deniyor. Cuma günleri merdivenleriyle çıkıp konuşma yaptığı yüksek yere de "minber" deniyormuş. Bu hafta sonu Cuma namazı da kılacakmışız.
Öğle namazının önce dört rekâtlık ilk sünnetini ayrı ayrı kıldık. Sonra müezzin ezana benzer bir şeyler okudu. Hepimiz ayağa kalktık. Yavaş yavaş öne doğru ilerledik. Mülayim, ellerini açarak önümüzü kesti. "Ön safa büyükler geçsin, biz arakada duralım" dedi. Mülayim işi biliyor gibi davranıyor. Şeker Hoca'yla göz göze geldik, "Aferin çocuklar" der gibi gülümsedi bize. Sonra "Safları sık tutalım, Allah'ın rahmeti üzerinize olsun" dedi. Biz de omuzlarımızı iyice birleştirdik. Benli, Dombili'yi itti.
- Yavaş, beni ezeceksin!
Mülayim "Susun namaz başlıyor" dedi. Dombili sessizce:
- Duymadın mı hocayı? Safları sık tutun dedi ya.
Şeker Hoca "Allahü ekber" dedi ve namaza başladık. |