Anasayfa
Binbir Bulut Masalları
Bir Şiir Sana, Bir Şiir Bana
Deneme Bir Kii
Beyaz Mikrofon
Tavşanlı Makas
Kahkaha Ağacı
BB Kitaplığı
Binbir Bulut Masalları

Kırmızı Korsanlar - 2: Murat, Kaptan Bonbon'la Tanışıyor

Yazan: Gülçin Durman

Resimleyen: Halil İbrahim Şan

(Önceki bölümden devam...)

"Sevgili çocuk,
Seni almaya geliyoruz. Hazırlan.
Kaptan Bonbon"

"Ne hazırlanması? Nedir bu? Hem beni nereden alacaklar ki? Bunlar da kim?" diye sinirli sinirli bağırıp çağırdı Murat. Okullardan nefret ettiği gibi hızlı hareket etmekten de hiç hoşlanmazdı. Galiba şu Kaptan Bonbon denen adam da onun hızlanmasını, yani çalışmasını istiyordu. Canı öyle bir sıkıldı ki...

Sonra yeniden mektubun tarihine göz attı. Mektup bir ay önce yazılmıştı ve taaaaaaa Gröndland'dan geliyordu. "Şu Gröndland da neredeydi yahu? İsmi tanıdık geliyor ama. Hımmm, sanırım Priştina yakınlarındaydı bu Gröndland." diye mırıldandı Murat. Ama emin olamadı. Yeniden düşünmeye başladı. "Yoksa Zengibar'da mıydı?" diye sordu kendi kendine. Aslında Murat hiç de aptal bir çocuk değildi. Televizyonda ya da gazetede bir yerde duymuştu bu kelimeleri. Ve hemencecik de aklında kalmışlardı. Fakat gerçek bir tembel olduğu için şimdiye kadar hiç atlasa bakmamıştı. Bu yüzden Priştina'nın da Zengibar'ın da yerini, hiç mi hiç bilmiyordu.

Bu arada istersen sen bir ara ver. Git, bir bardak süt al yanına. Dünya atlasını da karıştırıver bir şöylece. Sana bir ipucu: Zengibar için Afrika kıtasına bakabilirsin. Priştina'yı ise sen bulmalısın. Çok uzaklara gitmene gerek yok. Priştina, hemen Türkiye'nin yakınlarında bir yerlerde.

Neyse işte, bu tembel çocuk Gröndland, Priştina'da mıydı yoksa Zengibar'da mıydı diye düşünürken; odasının balkonuna bir torba pat diye düşüverdi. Sonra bir tane daha düştü. Arkasından bir tane daha, bir tane daha... Murat korkuyla sıçradı. Yerde iplere bağlı dört torba vardı. Nefesini tutmuş, torbalardan çıkacak korkunç yaratıkları beklemeye başladı. Çok geçmeden yukardan bir çıpa sarkıtıldı. Çıpa balkonun demirlerine sarılıverince, yavaş yavaş kırmızı bir gemi de aşağıya inmeye başladı. Murat, hayretler içerisinde balkonun üstünde salınan gemiye doğru baktı. Geminin içinden saçı başı birbirine karışmış, şişman bir adam başını uzattı ve gülerek "Merhaba! Merhaba! Sen Murat'sın değil mi? Aman bir yanlışlık olmasın da..." diye sordu. Çocuk "evet" anlamında başını sallayınca da "İşte nihayet seni bulduk çocuk." diye ekledi. Sonra arkasına dönüp kızgınlıkla "Tamamdır. Sonunda çocuğu bulabildiniz üzüm kafalılar! Haydi, şimdi de onu gemiye çıkartın bakalım." diye bağırdı. Tayfalar hemen çocuğu sepetle yukarıya çektiler.

Adam çabucak kendini tanıttı. Adı Kaptan Bonbon'du. Kaptan Bonbon, aslında daha erken gelmeyi düşündüklerini, ancak planlarında olmayan birkaç minik konuyla ilgilenmek zorunda kaldıkları için geciktiklerini söyledi. Murat bu birkaç minik konuyu merak edince de anlatmaya başladı. "Bilirsin işte, küçük işler... Ateşi söndüğü için çok sinirlenmiş bir ejderha, yavrusunu kaybetmiş daha da sinirli bir balina ve okyanusun ortasında yüzen yaramaz bir adayla uğraştık durduk." dedi. Murat anlayamamıştı. "Ben sizin hiçbir şey yapmadan yaşadığınızı sanıyordum." dedi şaşkınlıkla. Bir taraftan da Tayfa Kuskus'un ikram ettiği aşureyi yiyordu.

Kaptan Bonbon "Yoo, yoo. Burada işler böyle yürümez çocuk." dedi. "Biz sorumluluk sahibi korsanlarız. Ünümüzü de buna borçluyuz. Seni almaya gelirken önce ejderhaya ateş aradık. Ona uygun ateşi ancak Vezüv Yanardağı'nın diplerinde bulabildik. Uzun, tehlikeli bir takibin sonunda da sirkte çalıştırmak için yavru balinayı kaçıran merhametsiz balıkçılarla savaştık. Yavruyu, annesine teslim ettikten sonra da, yolunu kaybetmiş minik bir adanın yerini aradık, taradık. Uzun zaman uğraştıktan sonra da adayı yerine yerleştirdik. En sonunda da işte seni kurtardık. Artık güvendesin." dedi.

Gemiye çekildiğinden beri çocuğa üzüntüyle bakan Tayfa Kuskus, Murat'a "Yanına neden hiç eşya almadın? Keşke birkaç kitap alsaydın. Nasıl unuttun onları?" diye sordu. Murat, "Kiiiiiiiitappppp mıııııı!" diye bağırdı. Ardından yüzünü buruşturarak "Benim kitaplarla dünyada işim olmaz. Onlardan nefret ederim ben." diye söylendi. Ve ceviz, fındık, fıstık, kuş üzümü, badem ve narlarla süslenmiş aşureden kocaman bir kaşık daha aldı. Gemide büyük bir sessizlik oldu. Kaptan Bonbon, pişmanlıkla aşağıya baktı. Fakat çok geç kalmıştı. Gemi yükselmiş camiler, evler, arabalar mini minnacık oluvermişti. Tayfalar fısıldaşmaya başladılar. Murat aşureye öyle bir yumulmuştu ki, tayfaların tartışmalarını duymuyordu bile. Tayfalar, Kaptan Bonbon'a "Cahil bir çocuğun aramızda ne işi var kaptan?" diyerek kızdılar. Neredeyse bir isyan çıkacaktı. Allahtan Kaptan Bonbon tecrübeli, bilgili bir korsandı da, çabucak tayfaları sakinleştirdi. Sonra da "Bir planım var." dedi.

(Devam edecek...)

<- Geri Git

Bu Bölümde Başka Neler Var?
Sen de Katıl Bize
Henüz yorum yapılmamış.
Üye Girişi
Kullanıcı Adın:
Şifren:
[ Ücretsiz Üye Olayım | Şifrem Neydi? ]
İyilikler Antlaşması
Merakettin Amca, biz neden yaşıyoruz?
Serin Selamlar
Meraklı Ce, Sultan Fatih'le Tanışıyor
Kocaman Ayaklı Çocuk: Menta
BeyazBulut Çocuk Ülkesi | © 2005-2025