Anasayfa
Binbir Bulut Masalları
Bir Şiir Sana, Bir Şiir Bana
Deneme Bir Kii
Beyaz Mikrofon
Tavşanlı Makas
Kahkaha Ağacı
BB Kitaplığı
Binbir Bulut Masalları

Kokulu Çilek

Yazan: Nesibe Şahin

Bir gün, bir çilek fidesi, bir masala misafirliğe geldi. Masal bu ya, "hoş geldin, safa geldin" dedikten sonra tuttu yapraklarından "daha bırakmam seni" dedi. Böylece çilek fidesi, bu masala kahraman oldu.

Aslında sakin bir bahçenin köşesinde yeşil bir hayat sürüyordu çilek fidesi. Yaşlı bir dede, tombul elleriyle dikmişti onu toprağa. Alaca sakalları vardı. Kapkalın kaşları. İlk yapraklarını güneşe açar açmaz o dedeyi görmüştü çilek fidesi. Dallarına can veren billur suyu onun elinden içmişti.

Günler günleri, rüzgâr yapraklarını kovaladı. Çilek fidesi, çiçek açtı. İlk meyvesini verdi. Üçgenimsi, çilek kırmızısı, pembe çilli bir çilekti dalındaki. Oooh. Ne mutlu.

Küçük çilek kısa zamanda büyüdü. Sakallı dedenin tombul elleri onu her seferinde bir daha okşadı. O artık tam bir çilek oldu. Ne çok tombul, ne zapzayıf. Ne açık pembe. Ne kan kırmızı. Tam bir çilekti o.

Sonra bir sabah vakti arkadaşlarıyla beraber yeşil dallarından ayrıldı çilek. Duyduğuna göre bir çilek sonsuza kadar bu bahçede kalamazdı. Toplanmalı, düzenlice istif edilmeli ve sonraki yerine uğurlanmalıydı. Acaba bundan sonraki yeri neresiydi? Nasıl bir yerdi? Sakallı dedeyi bir daha görebilecek miydi?

Bekledikleri an fazla gecikmedi. Binlerce arkadaşıyla beraber, tahtadan yapılmış yeni evlerine taşındılar. Sonra kocaman bir şeye yüklenip sallana sallana bir yolculuğa çıktılar. Rrrrnnn diye bir gürültü koptu bu koca şeyden.

Gittiler, gittiler. En sonunda sallantılar bitti. Demek yeni yerleri burasıydı. Ne çok şey vardı burada. Renk renk, şekli şekil. Burası da bir bahçe miydi acaba? Ama hayır hiç de bahçeye benzemiyordu. Arkadaşlarının fısıltılarından duyduğuna göre buranın adı manavdı ve bahçede büyümüş bütün tanıdıklar buraya geliyordu. Acaba sonra ne oluyordu? Bir çilek, bunu bilemeyebilirdi. Çünkü arkadaşlarından başka bir şey öğretecek kimsesi yoktu. Ne öğretmeni ne annesi ne babası... Yapayalnız bir çilekti o.

"Şu tepsileri getir" dedi adam yanındaki çocuğa. Kocaman bir şeyi kucaklayıp getirdi çocuk. Sonra bizim çilek ve arkadaşları korkuyla sallandı. Hooop dedi çocuk. Artık yeni yerlerine gelmişlerdi. Şöyle bir salladı, çilekleri düzeltti adam. Sonra ilerledi masanın üstündeki tartının yanından karton kâğıdı alıp geldi. Tepsiye döktüğü çilek yığınının en tepesine koydu onu. "Kokulu Çilek - 3 Lira"

Şu karşıdaki abuk sabuk şekilli şeyler de neydi öyle? Aaa! Çilek desem çilek değil, çilek değil desem o da değil. Rengi tamam. Tam da çilek kırmızısı. Ama o şekiller. İkisi birbirine yapışık olanlar, elma kadar büyük, armut kadar tombul olanlar... Hem sonra neden çilek gibi kokmuyordu ki bunlar? Hâlbuki bir çileğin yanından geçen herkes "Imm. Şuna bak. Mis gibi çilek kokuyor" demeliydi. Ama yok. Bunlar kokmuyordu ki.

Adam onlar için de büyük bir tepsi getirtti. Sonra hepsini boşalttı. Çocuk yine hooop dedi. Adam, kartonu aldı masasından onların da en tepesine dikti. "Çilek - 1 lira"

Kokulu çilek, elbette ki üç'ün bir'den büyük olduğunu bilmiyordu. Ama akşamleyin misafir olduğu tabağa elini uzatıp onu yiyen çocuk, kokulu çileğin pahalı bir şey olduğunu çok iyi biliyordu. "Imm" dedi ağzına götürürken. "Şuna bak. Mis gibi çilek kokuyor bu..."

<- Geri Git

Bu Bölümde Başka Neler Var?
Sen de Katıl Bize
Toplam 4 yorum yapılmış.
Üye Girişi
Kullanıcı Adın:
Şifren:
[ Ücretsiz Üye Olayım | Şifrem Neydi? ]
İyilikler Antlaşması
Merakettin Amca, biz neden yaşıyoruz?
Serin Selamlar
Meraklı Ce, Sultan Fatih'le Tanışıyor
Kocaman Ayaklı Çocuk: Menta
BeyazBulut Çocuk Ülkesi | © 2005-2024