Bak Bulutkuş, sen nesin? Bulut mu, kuş mu? Karar ver de rahatlayalım tatlım. Orda bulutun üstünde kitap okuyorsun. Hiç uçmuyor musun mesela? (Prenses Dilara)
İşte sonunda olan oldu. Nihayet beni ne buluta, ne kuşa benzetebilen biri çıktı ve beklediğim soruyu sordu. Soruyu soran bir de prenses olunca iyice elim ayağıma dolaştı.
Bak bulutkuş sen nesin? Bulut mu, kuş mu? Prenses'in soru tarzından biraz korktuğumu da itiraf etmeliyim. Çünkü "Bak" diyerek önce dikkatimi çekiyor sonra karar vermemi istiyor. Fakat ardından gelen "karar ver de rahatlayalım tatlım" cümlesinden sonra ben de biraz olsun rahatlıyorum. "Orda bulutun üstünde kitap okuyorsun. Hiç uçmuyor musun mesela?" deyince, "Tamam" diyorum Prenses Dilara'dan korkmama gerek yok. Sorunun bana verdiği yersiz korkuları üzerimden attıktan sonra cevaplıyorum.
Sevgili Prenses;
Ben ne bulutum, ne kuşum. Sadece buluttan bir kuşum. Yani Bulutkuş. Aslında beni çizen biraz aceleye getirmiş ve öylece kalmışım orada. Bir bulutun üstünde oturmuş elinde bir kitap, ha bire okuyan bir tombul kuş gibiyim ama öyle değilim tabi.
Aslında ben ismim gibi buluttan bir kuşum. Siz hiç gökyüzünde yoğun bulut kümlerinden buluttan at, buluttan adam, buluttan koyun, buluttan dağ yapmadınız mı?
Tamam, işte ben öyle buluttan bir kuşum. Kanatlarımla süzülüyorum gökyüzünde. Bazen bir çocuğun uçurtmasının kuyruğundan tutup daha yükseklere çıkarıyorum, bazen bir çocuğun elinden kaçmış uçan balonunu yakalayıp bulut çocuklara veriyorum.
Bazen rüzgârın elinden tutup geziyoruz beraberce. Kırlarda oynayan çocukları seyrediyorum gönlümce. Güneşle oynadığım zaman da oluyor. Ağaçlara konduğum zaman da... Kitap okuyorum tabi ki, okuduklarımı da sizinle paylaşıyorum.
İşte böyle sevgili prensesim, bilmem kendimi anlatabildim mi? Ben de sizi tanımak istiyorum. Siz hangi ülkenin prensesisiniz? Sizin ülkenizde bulutlar, kuşlar ve çocuklar nasıldır, bilmek isterim.
Selam ve sevgilerimle...
BULUTKUŞ |