Fazıl Hüsnü Dağlarca, "Çocuk ve Allah" ile Türkçe'nin kuşkusuz en görkemli çocuk şairidir. "Asû" ise Dağlarca şiirinin zirvesi... Daha sonraki evrede bu şiiri çoğaltmıştır hep. Şiirinin anadamarı kendi vadisine bu iki kitapla ulaşır. Bireyin şiiriyle başlayan bu ilk evrede etkilenmeler olmakla birlikte, Dağlarca, hiçbir akım içinde yer almaz.İkinci evrenin çoğu sosyal- politik şiirlerinde epik-destansı dil belirginleşir ve ilk dönemde oluşan poetik tutumunda kırılma ortaya çıksa da, şiir toplamında lirik ton ağırlıklı ve belirgindir. Bu evrenin en önemli açılımı ise Dağlarca'yı yeryüzü şairliği aşamasına getirmiş olmasıdır. Her iki evredeki şiirinde gözlem, sezgi ve her şairde olan içebakış derinliği egemendir. Dağlarca, düşsel söyleyişi somut nesneler ve benzetme yoluyla süsleyerek şiirini çoğaltır. Sözcük oyunlarına dayalı şiirden haz alan, tema ve verimlilik bakımından modern Türk şiirinin ilk önemli örneğidir. Dağlarca'nın "bazı şiirler büyümemeyi seçerler, ilk yaşlarda durarak var ederler kendilerini" diye özetlediği üçüncü evrenin şiirleriyse çocuk bakışına göre ördüğü şiir kozasıdır. Bu kozanın şiirleri "çocuğun baktığı yerden bakmak ve çocuğun gördüğünü görmek" görüşüne dayanır. Daha açık belirtmek gerekirse, bu yaklaşım Dağlarca'nın şiirde çocuk gerçekliği yorumudur. Kimilerinin söylediği gibi, bu şiirler "yetişkinlerin çocukluğuna seslenen şiirler" midir? Dağlarca, çocuk şiiri ayrımına karşı olduğunu açıkladığı gibi, şiir okurunun, dahası çocuğun yaş küçüklüğünün, şiir ve edebiyatı sınırlamadığı görüşünü savunur. Çocuk bakışının şaire yeni dil imkanı sağladığını, bu yaklaşımla yazdığı on yedi kitabın "çocuk şiiri" biçiminde nitelendirilmesinin ise küçümsemeye neden olduğunu vurgulamak amacıyla "Dağlarca çocuklarda" üst başlığını kullanmayı tercih eder. Harflerle, bitkilerle, yıldızlarla, parmaklarla, gözlerle, okulla, yeryüzüyle, gökyüzüyle tıpkı afacan bir çocuk gibi sözcük oyunu oynamanın büyüsünü hiç yitirmedi Dağlarca. Yaşı küçük şiirlerinin okurlarını da ayırmadı. Çünkü Dağlarca, tıpkı bir çocuk gibi hep şaşarak baktı dünyaya ve çocukluğunu daima yanında taşımayı bildi. Dağlarca, "Çocuk ve Allah"ta yetişkinlerin, "Dağlarca çocuklarda" adlandırmasını yaptığı kitaplarıyla ise çocuk ve yetişkinlerin şairidir. Türk şiirinde çocuğu bu derce özne durumuna getiren, Türkçe'nin kuşatıcı ve görkemli ilk şairi de Dağlarca'dır.
Bu söyleşi 10 Ocak, 7 Şubat, 20 Mart 2003, 11 Mart 2004, 2 Nisan, 29 Temmuz 2005 tarihleri arasında şairin evinde yapılan görüşmelerin notlarından oluşmaktadır.
Hastahane dönüşü gençleşmişiniz.
Yüzüm tiyatro oynuyor, tıpkı bir çocuk gibi. Kendi çocukluğu yoksa kimse çocukluğu yaşayamaz ve yazamaz. Bu Allah'ın ihsanıdır.
Dağlarca'nın bu günlerde "şiir tanrısı"yla arası nasıl?
Çocuk ve Allah'ı yayımladığımda yirmi bir yaşımdaydım. O sırada Yücel Dergisi'nin yönetim yerine gelen Galatasaraylı gençle söz verdiğim günde buluştuk. Moda dergisi sayfalarından giyinmiş gibiydi. Çok yakışıklı bir gençti. Şiirlerinin nasıl olduğunu sordu.Okuduğumu söyledim. Birden bire bir yerde ses duyar gibi yaparak: Şimdi size şiir tanrısı sormakta,dedim. İyi şiir yazacaksınız, karşılığında bir ödeme vermenizi istiyor. Bir parmağınızı istiyor sizden. Hayır mı diyorsunuz, ayak parmağınız da olabilir, diyor. Plajda ayaklarımı görenler olur mu diyorsunuz? Serçe parmağınızı da kabul edebilecek. Vermemekte diretiyor musunuz? Şiiri bırakmanızı buyurmakta. Bana sorsaydı şiir tanrısı sağ elimin iki parmağını ve bir gözümü saklar, geri kalan her şeyimi veririm, dedim ve genci yolcu ettim. Şiir tanrısı bu sözümü gerçek sandı. Bu günlerde anlattığım durumdayım. Yine de sevinçle şiir yazmayı sürdürmekteyim.
Edebiyata yüklediğiniz anlam nedir?
Alabildiğine geniştir edebiyat. Özgürdür. Edebiyat yük taşımaz.
Gerçekle aranız hiç iyi olamadı mı?
Şairin gözü gerçeği göremez. Ben askerlikten bu yüzden ayrıldım.
Şiirleriniz kaç yaşında, siz kaç yaşındasınız?
Şiirlerin de yaşı vardır. Ağacın gövdesinden öğrenilir yaşı. Ben, şiirlerimin yaşındayım.
Son şiiriniz kaç yaşında?
Yoldaki 6 Mart'ta yazıldığına göre beş günlük. Şiir yaşatıyor beni. İnanıyorum ki şiirde dünyanın en büyük vitaminleri var. Hayat kısa, sanat uzun. 114 kitap yazdım. Henüz kendimi anlatamadım. Bin kitap yazsam bile kendimi anlatamam. Her insan yeryüzünün tarihidir, düşüncesiyle ve felsefesiyle... Şiirlerin kimi ezandır; o ulusun kımıldamak isteyen bilincini uyandıran...
Çocuk edebiyatımız ne durumda?
Bence henüz bizde çocuk edebiyatı başlamadı. Koca koca romanlar yazıyorlar. İrili-ufaklı kitaplar yazma modası başladı.
Bu ilginin nedeni nedir sizce?
Moda ve para.
Fakir çocuk yazarlarını daha başarılı bulmanız ilginç.
Çocuğu anlıyorlar. Tek servetleri de çocuklukları.
Niçin çocuk edebiyatımızda ilerleme geç başladı sizce?
Sevgisizlikten. Anne gibi sevmeli çocuğu şair ve yazar. Çocuk edebiyatına yönelenler sevgisiz yaklaşıyorlar çocuğa. O zaman da çok yapay bir şeyler yazıyorlar. Sevgi ve doğallık da yetmez. Kalemi yazabilecek güçte olmalı. Çünkü çocuk edebiyatı en zor yazı türü. Önce anadilini çok yetkin kullanmak gerekir. Sonra sevgi, doğallık, yetenek ve dil bilinci. Ancak o zaman içindeki çocuğu görür yazar, onunla yürür. Annesinden babasından daha yakın olur çocuğa. Bu yaşta ben her çocuğun içindeyim.
Çocuk şairi kavramına da itiraz ediyorsunuz.
Çocuk şairi olmaz. Şair tektir. Şair parmak izinden belli olur. Çocuğu da yazar şair.
Çocuğa yönelişinizi nasıl açıklıyorsunuz?
Çocuğu sevdiğim için saniyeleri gösteren saat gibi yazmak istedim çocuğu. Amacım çocuğun içinde kımıldamak. Kuş Ayak, Balina ile Mandalina, Yazıları Seven Ayı, çocuğun içinde kımıldayan kitaplarımdır.
Şiirlerinizde hayvan çok fazla.
Galiba ben bir hayvanım (kahkaha ve gülüşmeler). Hayvan olmaktan iftihar ederim.
Müzede hangi hayvanın yanında olmak isterdiniz?
Atın yanında. Ata binmeyi de iyi bilirim.
Ormanda?
Ormanda hayvan yok ki!
Anne motifi bütün şiirinizde derindir. Çocukluğunuzdan bu yana mı sonradan mı bu tutku?
Hep derindir. Hep derin kalacak bende.
Çocuklarda adını verdiğiniz çocuk kitapları dizisinin bütün kitaplarında Dağlarca tıpkı afacan bir çocuk ve kocaman bir soru gibi bakıyor dünyaya. Neden?
Ben bütün insanlık adınayım. Sorular bütün uygarlık adınadır. Sorularımı geleceğin insanı yanıtlayacaktır.
Geliniz çocuklar yolunuzu aydınlatacağım, diyor Tagore. Sizce de çocukların yolunu şairler mi aydınlatır?
Bu yanlış bir düşünce. Hiçbir ozan çocukların yolunu aydınlatamaz. Şairlerin yolunu çocuklar aydınlatır. Tagore'un söylemek istediği, kendi çağındaki Hint çocuklarının kendi çevrelerindeki baskıyı eleştirmek olmalıdır. Çocuklar değişik davranışlarıyla, değişik yönleri gözlerimizin önüne sererler. Bizi yeni çalışmalarımızda aydınlatırlar. Eski bir çocuk şiirimin dörtlüğünü burada yineliyorum:
Çocuklar korkunç, Allah'ım Elleri yüzleri saçları Uyurlar bütün gece Yok sana ihtiyaçları
Ruhun deve, devenin aslan, aslanın da en sonunda çocuk olduğunu yorumluyor Nietzsche. Sizce çocuk başlangıç mı, son mu?
Benim yazmak istediğim çocuklar Nietzsche'nin belleğinde yarattıkları çocukların kişiliğine sığmaz. Ben çocuk kavramıyla büyük soruyu çözecek bakışı evrensel olan yaratığı dile getirmek istiyorum.
Nietzsche'yle düşünce akrabalığınız var; Nietzsche de elbette, çocuklar gibi olmadıkça o gökler ülkesine giremezsiniz, diyor.
Nietzsche, çocukları anlatırken onları gökler ülkesinde yaşıyor sanması bence yanlıştır. Belki de suçtur. Nietzsche hazretleri yeryüzünü kendisine ait mi sanmakta. Kim bilir belki fazla bilgi, belki delilik. Ben kimsenin akrabası değilim. Bir ışık damlası evrensel bir duyarlık olmuş, başıma düşmüş, onu taşımaktayım.
Bugün bütün insanlık yeni bir sabaha savaşla uyandı.Irak bombalanıyor.
Haksız bir savaş bu. Irak büyük lokma olmuştur Batı için. Amerika buna son noktayı koymuş oldu.
Savaş sözcüğünü hiç sevmediğinizi biliyoruz.
Bu sözcüğün ne olduğunu soranlar savaşa girmemiş olanlardır.
Bosna'da kısa bir süre de olsa savaş ortamında bulunmuştum. Savaş sözcüğünü her duyuşumda ruhum acıyor.
Savaş sözcüğü üzerine sana bir cümle söyleyeyim: Bu sözcüğün iki yüzü vardır. İki yüzü de barıştır.
Yaşayan yazarların kitapları ilköğretim öğrencilerine önerilmemiş.
Türkçe'nin iyi örneğini kötü örneğinden ayırt etmekten aciz kişilerin işi bu. Sanatçının işi sanatını ortaya koymaktır. Sanatı onu doyurur, benim umurumda değil, şiirimi yazar, beklerim. Merak etme, çocuk okuyacağı kitabı bulur.
Türk Edebiyatı Dergisi, Kasım 2008, Sayı 421. |