Anasayfa
Binbir Bulut Masalları
Bir Şiir Sana, Bir Şiir Bana
Deneme Bir Kii
Beyaz Mikrofon
Tavşanlı Makas
Kahkaha Ağacı
BB Kitaplığı
Beyaz Mikrofon

Suzan Çataloluk: "Masal okumayı, küçük yaşta masal yazmayı çok sevdim."

Söyleşi: Vural Kaya

DİĞER RESİMLER:

Çocukluğunuzu anlatmanızı rica etsek neler söylersiniz?

Çok geniş bir ailenin ilk torunu idim. Çok sakin, hiç ama hiç yaramaz olmayan, nazlı bir çocuktum. Kimin nazlısı mı? Elbette dedelerimin ve ninelerimin. Büyük ninem, dedemin annesi sağdı. Yüz yaş civarında rahmetli oldu, kuzu dişleri çıkmıştı. Çok dirayetli, aileye hakim bir Rumelili idi. Baba tarafım Nograt'tan gelme. Rahmetli dedem de dağ gibi, sarışın bir adamdı. Kucağından indirmedi beni. Ondan hep Rumeli'ye duyduğu memleket hasretini dinledim. Babaannem ve annemden Kafkasya'yı ve masallarını dinledim. Büyük çiftliklerde geçen çocukluğumu hasretle hatırlarım. Meyvelerin kilo ile alınmadığı, evdeki taş fırınlarda yapılan ekmeklerin mis gibi koktuğu, koyunlarla, kuzularla, atlarla geçirdiğim çocukluk çok güzeldi. Çekirdek ailenin ortaya henüz çıkmadığı, geniş ailelerin pek kabul gördüğü dönemdi benim çocukluğum. Her şeyin ortaklaşa yapıldığı o yıllarda komşu teyzeler bir araya gelir, çok büyük tencerelerde ortak yemekler yapılır, bu sırada da ne güzel eğlenilir, sohbetler edilirdi. Kış geceleri sülale bir araya gelir, hatıralar anlatılır, yazdan hazırlanan çeşitli yiyecekler keyifle yenir, pek hoş oyunlar oynanırdı. Neşeli geçen gecelerden aklımda kalan hikâyeler, masallar ve kıssalar ne güzeldir. Ben ve benden sonra gelen amca, hala çocukları, yani benim kuşağımda o günlerin çok büyük ve güzel etkileri olmuştur.


Oyunlarınız, oyuncaklarınız nelerdi?

Dedem mal almaya İstanbul'a gittiğinde bana çok güzel oyuncaklar getirirdi. Ama o oyuncaklar bende çok uzun kalmazdı! Anneanneme gidince de onunla hamurdan bir sürü hayvancık yapardık. Süslü kuşlar, kediler, horozlar... Ardından bunlar evdeki fırında bir güzel pişirilir, anneannem beni över, komşu teyzelere yaptıklarımı gösterirdi. Daha sonra topraktan bir sürü hayvan ve bebek heykelcikleri yaptığımı hatırlıyorum. Annemle ve teyzelerimle de dikip süslediğimiz bez bebekler çocukluk hatıralarımı süslüyor, şalvarlı, uzun saçlı, fesli, oyalı yemenili güzel kızlar, küçük tombul bebekler... Oyunlarımıza gelince: Neler oynamazdık ki... Önce saklambaç. Bizim için vazgeçilmez bir oyundu. Koca çiftlikte saklanacak ne çok yer vardı. Sonra bezirgan başı, beş taş... Daha neler, neler...


Çocukluğunuz ile yazarlığınız arasındaki bağ nedir?

İlk hatıralarımdan itibaren ilkokulun ilk yıllarına kadar uyumadan evvel rahmetli annem bize mutlaka masal anlatırdı. Bu masallar bize ait, kendi kültürümüzün masalları idi. Dört beş yaşında iken Keloğlan'ı, Ağlayan Ayva Gülen Nar'ı annemden dinledim. Bazen aynı masalı birkaç gece dinlemek isteyince anneciğim hiç bıkmadan anlatırdı. Sadece annem mi masal anlatırdı? Elbette hayır. Ninelerim de. Yaşım ilerledikçe bana masallar yetmemeye başladı. Dedelerimin ve ninelerimin hatıralarını, onların kuşağında anlatılan masal ve hikayelerini merak edip bu hazineleri anlattırırdım durmadan, bıkmadan. Mesela dedelerimin Rumeli'den gelişleri de çok ama çok hüzünlü bir göç destanıydı adeta. Sevgili dedem kimi zaman ağlayarak anlatırdı çok büyük bir insan kaybıyla, büyük kırımlarla dolu olan Türkiye'ye gelişi. İşte bütün bu anlattıklarımın o çocuk dünyamda, hayal âlemimde çok büyük tesirler yaratmış olmalı ki masal okumayı, küçük yaşta masal yazmayı çok sevdim.


Çocukluk zamanlarınızda yazmaya heves eder miydiniz? İlerde çocuklar için yazan bir yazarı çocukken hayal ettiğiniz oldu mu hiç acaba?

Evet. Demin de dediğim gibi en çok istediğim iki alandı yazmak ve çizmek. Annem elimi tutup bana ilk çiçek resimleri çizdirmeye başladığı gün ressam olmayı, ilk masal ile birlikte o çocukluğumun hayal dünyasında yer alan birçok masal kahramanını canlandırmayı hep pek sevdim.


İlk okuduğunuz kitaplar, onların sizdeki yeri? Sizi en çok etkileyen ilk kitap ya da kitaplar?

Çocukluk yıllarımda küçük bir kitap kurdu idim. Çocuklarla ilgili olan Türk ve dünya klasiklerinin büyük çoğunluğunu daha o yıllarda okudum. Ama beni en çok etkileyen destanlardır, efsanelerdir, halk masalları ve hikâyelerdir. Bu saydıklarımı şimdi de çok büyük bir kaynak olarak kabul ediyorum.


Sizi etkileyen bir büyüğünüz var mıydı? Nineniz-dedeniz yahut da başka bir aile büyüğü?

Demin de anlattım, neredeyse bütün aile büyüklerim çocuk uyuturken masal anlatırlardı. Bizim en güzel eğlencelerimizden biri uykuya dalarken o muhteşem masal dünyasından kahramanlarla birlikte olmaktı. Düşünün, başınız annenizin veya ninenizin dizinde, uykuya dalmak üzeresiniz, içiniz geçiyor, kulağınızda giderek uzaklaşan ninenizin sevgili sesi, diyor ki, "gökten üç elma düşmüş..." Yavaş yavaş gözlerinizin önünden bir seyirlik geçmeye başlıyor: Masmavi gökten al kırmızı üç elma yavaş yavaş düşüyor. Göz kapaklarınız ağırlaşıp yavaşça kapanıyor ama siz bu defa o seyirliğin içinde buluyorsunuz kendinizi. Hafif esen yelin uçurduğu bu elmaların peşinden yemyeşil, bol çiçekli kırlarda havalara zıplayarak koşuyorsunuz... Bundan daha güzel ve büyük bir etki düşünemiyorum.


Unutamadığınız bir çocukluk hatıranızı bizimle paylaşır mısınız?

Benden on dört ay küçük kardeşim Ali çok küçük yaştan itibaren eğersiz ve gemsiz ata biner, dört nal koştururdu. Ara ara benim ata binmekten korktuğumu herkesin ortasında anlatırdı. Çok alınırdım. Bir gün herkesin işinin başından aştığı bir vakit evden bayağı uzaktaki çayırda otlayan atın yanına gittim. Pek güzel bir hayvandı. Uzun bir müddet seyrettim onu. Ardından karar verdim, bu korkumu yenmeli idim. Yanına gittim. Kazığa bağlı uzun ipini çözüp onunla tek taraflı yalancı bir gem yaptığımı hatırlıyorum. Atı bahçe duvarına getirip orayı basamak olarak kullanıp üstüne bindiğimi. Sonra... Sonra o güzeller güzeli at adeta uçmaya başladı. O gün yüzüme çarpan rüzgarı, uçuşan saçlarımı, kulağımda uğuldayan sesleri, atın sanki su gibi dalgalanan yelelerini hiç unutamam. Hisli hayvan hiçbir yere kaçmadan beni doğruca evin önüne getirdi, düşürmeden yavaşça duruverdi. Elbette babaannemde ve annemde büyük bir şaşkınlık... Ardından iyi bir azar! Ama böylece korkak olmadığımı, aklım sıra, ispat etmiş oldum!


Biraz kitaplarınızdan, biraz da bundan sonra neler yapacağınızdan bahseder misiniz?

Pek çok masalım yayınlandı. Masal kitaplarım da. Bunlarda tarihi ve bilim kurguyu kullandım. Mesela Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u alışını, Osman Gazi'nin tahta çıkışını bilim kurgu-masal tarzıyla anlatmaya gayret ettim. Sevgiyi, saygıyı, iyiliği, vefayı, sadakat ve adaleti, yani insanı erdemli kılan özellikleri çocuklara aktarmayı çok önemli bulduğum için düz macera yazmadan öte bu güzel özellikleri öne almaya çalıştım. Bu masal kitaplarından ikisi, Hüzün Gezegeni ve Sevgi Narı, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından çizgi film haline getirildi. Yine Başkanlığımız metnini yazdığım "Emre" dizisini çizgi film haline getirdi. Pek çok TV kanalında yayınlandı. Aslına bu alanda da yeni bir şeyler yapmak lazım.

Tarihi çok önemsiyorum, dedim. Ama gelecek de çok mühim. "Gelecekte nasıl bir dünyada yaşayacağız?" sorusu çok kirlettiğimiz denizlerimizi, göllerimizi, sularımızı, havamızı, yok etmeye devam ettiğimiz yeşilimizi ve hızla bitirdiğimiz tabii zenginliklerimizi düşünürsek, dünyamızın şu anki durumu acı bir gerçek olarak ortada. Bu meseleler yumağını nasıl çözeceğiz? Ben bu pek önemli konuyu bilim-kurgu ile çözmeye çalışmak istedim. Bir dizi ile 7 bölgemize yedi kitap diye yola çıktım. Dizimin adı "Bir Avuç Derya" idi. Serinin ilk romanı olan "Yusuf Adası" 2007'de yayımlandı. Marmara Denizinin utanç verici derecede kirliliğinin nelere mal olabileceğinden yola çıktım, fantastik ve bilim-kurgu bir roman yazmaya gayret ettim. İnşallah ikinci romanımız Doğu Anadolu'da, özellikle Elazığ'da geçecek macerayı anlatacak. Su kirliliği ve madenlerimizden yola çıkıp yine bilim kurgu olarak, ilk kitabın kahramanlarının macerası şeklinde toparlamaya çalışacağım. Bu yedi kitapla özellikle çocuk ve yeni yetme başta olmak üzere bütün yaşlara hitap etmek istiyorum. Ama masal kitapları elbette devam edecek inşallah.


Büyüyünce ne olmak isterdiniz?

Şüphesiz, ressam ve yazar. Ama hukuk bitirdim. "Çocuk Suçluluğu" konusunda master yaptım. Hukukun her alanında çalıştım. Görev yaptığım kazalarda, kışları gece kurt ulumaları duyardım. Kaldığım evlerde pencere pervazlarından giren sert rüzgarlar kilimlerimi titreterek eğreti kapılardan çıkıp giderdi. Döne döne yağan kar ve sert tipilerde at üstünde görev yaparken haksızlık yapan kişiler, hakkı gasp eden kötü insanlar rüyalarımda kötü masal kahramanlarına dönüşürlerdi.

Resme gelince: Türk Süsleme Sanatlarında ünlü bir hocanın, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver Sanat Atölyesinin elemanıyım. Sevgili Gülbün Mesara Hoca'nın talebesi olmaktan da çok mutluyum. Ve... Aftan yararlanıp yeniden öğrenci oldum. Güzel Sanatlara devam ediyorum. Yani... ideale ulaşmak için çalışmaya, yazmaya, çizmeye devam ediyorum. İnşallah güzel ve erdemli eserler yazar ve çizerim ümidiyle yaşamaya gayret ediyorum.

<- Geri Git

Bu Bölümde Başka Neler Var?
Sen de Katıl Bize
Toplam 3 yorum yapılmış.
Üye Girişi
Kullanıcı Adın:
Şifren:
[ Ücretsiz Üye Olayım | Şifrem Neydi? ]
İyilikler Antlaşması
Merakettin Amca, biz neden yaşıyoruz?
Serin Selamlar
Meraklı Ce, Sultan Fatih'le Tanışıyor
Kocaman Ayaklı Çocuk: Menta
BeyazBulut Çocuk Ülkesi | © 2005-2024