| Resimleyen: Sümeyra Solmaz |
Annem hâlâ mutfakta. Soru sorduğumda cevap da vermiyor. "Şimdi acele işim var, daha sonra konuşuruz" deyip duruyor. Biliyorum her gece yaşanan felaket birazdan tekrarlanacak.
Bu arada benim adım Buse, tam 6 yaşındayım. Evin içinde bizimle her gün beraber olan bir kardeşim yok. Ama Kerem var, ben onun ablasıyım. Ona resim yapmayı, top oynamayı ben öğretiyorum. Bazen evcilik de oynuyoruz. O zaman Kerem benim çocuğum oluyor. Keşke teyzemler bize her gün gelse, o zaman Kerem'le daha çok oynarız.
İşte kapı çaldı. Babam geldi bile... İçeri girerken onun kucağına atlamayı çok seviyorum, tabii her zaman olmuyor. Babam üstünü değiştirip misafir odasına geçer eve gelince. Annem yemeği hazırlayana kadar da televizyon seyreder. Yanında beklerim, belki biraz oyun oynarız diye ama... Annem babamın akşamları çok yorgun olduğunu, bizim için bütün gün çalışıp para kazandığını söylüyor. Bu yüzden oyun oynamıyor diye babama kızmayacakmışım. Birazcık oynasa kızmam işte... Bi de benimle konuşurken televizyona bakmasa hiç kızmam.
Hah, işte annemin sesi duyuldu:
- Yemek hazır, hadi bakalım sofraya. Buse elini yıkamayı unutmuyorsun değil mi?
Her gece yaşanan felaket birazdan tekrarlanacak.
Ayaklarım masaya doğru yürümek istemiyorlar. Başıma gelecekleri biliyorlar çünkü. Ben de biliyorum. Annem söylenmeye başladı bile.
- Hadi Buse amma sallandın ama.
Şu annem de hiç değişmiyor. Nasıl oluyor da her gece aynı şeyleri şaşırmadan tekrar edebiliyor?
- Busecim bu akşam sofrada sorun istemiyorum, tabağına koyduğum her şey bitecek. Baştan anlaşalım.
Anlaşalım, diyor ama annem hiçbir zaman anlaşmaya yanaşmıyor. Her zaman onun dediği olacaksa bu nasıl anlaşma? Sanki anlaşmışız gibi, yapılan ne kadar yemek varsa hepsinden tabağıma dolduruyor. Neredeyse onların tabakları kadar dolu. Bir dağ kadar yüksek gözüküyor. Çok üzgünüm ama birazdan her gece yaşanan felaket tekrarlanacak.
- Anne bunu yemeyeceğim.
- Nedenmiş bakalım o?
- Anne bu peynir çok kötü kokuyor.
- Yoo bu böreği ben yaptım, peynirin kokusu mokusu yoktu.
- Anne bu peynir kokuyor.
- Anlaşıldı senin canın yine mızıldanmak istiyor küçük hanım, kendine bahaneler arıyorsun. Ben saatlerce uğraşayım size yemek yapayım, sen ucundan tırtıklayıp bırak her geceki gibi.
- Ama anne bu peynir kokuyor.
- Sen başka laf bilmez misin küçük hanım? Ahmeeet baksana şu kızına yine başladı.
Bu arada Ahmet, babam oluyor. Ama ben hâlâ peynirin koktuğunu söylediğim için niye bana kızdıklarını anlamıyorum. Peynir kokuyor işte ve benim de midem bulanıyor. Bu evde niye kimse bana inanmıyor.
Bazen babam birazcık da olsa beni korur. Bakın şimdi tam da bunu yapıyor:
- Ayten fazla üstüne varıyorsun bu çocuğun, bak çorbasını bitirdi. Ayşekadından da biraz aldı. Bırak böreği de yemesin.
- Hayır efendim fasulyeden üç kaşık aldı. Çorba da zaten iki kepçe... Bununla insan doyar mı? Aç aç kalkıyor sofradan. Görmüyor musun halini, kırıldı kırılacak. O tabaktakiler bitecek diyorum, o kadar! Mis gibi börek yapmışım nazlanıp duruyor, sırf beni kızdırmak için.
- Tamam da Ayten bu kadar kızmana gerek yok.
- Ne demek kızmana gerek yok. Baksana şunun tabağına, salatası da duruyor. Ayşekadının yarısı tabakta, sen hâlâ onu koruyorsun.
Annemle babam yüksek sesle konuşadururken ben de daha fazla gürültü olmasın diye birkaç kaşık daha aldım fasulyeden. Zaten midem de çok azıcık bir boşluk kalmıştı. O da doldu böylece. Elimle göbeğime dokundum, biraz şişmiş gibi geldi bana. Bir de şeftali yedim mi sonra... Ama yiyemedim.
Fasulyeyi neredeyse bitirdiğimi fark eden babam, "Bak işte" dedi anneme "gördün mü, nazlanmıyor çocuk." Annem yine aynı cümleyi tekrarladı gözümün içine bakarak. Bu arada yüzü de biraz kızarmış gibi geldi bana:
- O börek bitecek dedim sana, o kadar!
"Ama anne ben doydum" dediğimde, annemin her gece masada duyduğum son cümlelerinin tekrarlanacağını biliyordum:
- Tabağına koyduklarımı bitirmediğin ve beni bu kadar çok üzdüğün için cezalısın! Yatmadan önce sana meyve de yok, tatlı da. O tabak bitecek diye kaç kez söyledim. Sonra biz seninle anlaşmadık mı? Beni bu kadar kızdırdığın yeter küçük hanım doğru odana. Odana giderken de ellerini yıkayıp, dişlerini fırçalamayı unutma.
Her gece yaşanan bu felaketten sonra hep kendime sorarım, "şimdi ben ne yaptım?" diye. Bu gece de öyle oldu. Ben ne yaptım diye kendime sordum, cevabını da bulamadım. Her yemekte olduğu gibi, annemin niye bu kadar çok kızdığını da hiç mi hiç anlamadım.
Ne var ki, peynir kokuyor, karnım da doydu. Doğru söylüyorum işte. Niye bu evde kimse bana inanmıyor?! |