Işıklı günler hep karanlık gecelerden sonra doğar değil mi? Muhammed ve ben, o günlerde Mekke'nin ışıklı günlerini çok özlemiştik. Çünkü savaş sona ermiş Mekke sokakları sakinleşmişti ama kabileler arasındaki düşmanlık şehir halkını iyice yormuştu. Hatta Kâbe'yi ziyaret için gelen hacılar ve tüccarlar bile korkarak uyuyorlardı uykularını. Zayıf ve güçsüzler için Mekke'ye gelmek, cesaret isteyen bir işti artık.
Bu tedirgin günlerden birinde hava öyle sıcaktı ki, neredeyse buharlaşacaktım. Birden hüzünlü bir ses duydum. Yaşlı bir adam Ebu Kubeys tepesine çıkmış, hem ağlıyor hem de eşyasını çalan hırsızı şikayet ediyordu. Etrafına bir sürü insan toplanmıştı. Bu ağlayışı duyanlardan biri de peygamberimizin amcası Zübeyr'di. Giyinişinden hacı olduğu anlaşılan bu yoksul Yemenli'nin hali gözlerini yaşartmış ve oldukça üzmüştü. Mekke için ne utanç verici bir şeydi. Oysa Mekke şehirlerin anasıydı. Herkes için bir anne kucağı kadar güvenilir olmalıydı. Evine doğru dalgın dalgın yürürken bunları düşünüyor olmalıydı ki, ertesi gün Mekke'nin en yaşlı ve saygıdeğer insanlarına bu duruma son vermek için bir toplantı yapmayı teklif etti. Bu fikir herkesin hoşuna gitmişti. Heyecanla toplandılar.
Mekke halkı mutsuzdu. Artık neşeli ve korkusuz günlerini özlemişlerdi. Bu karmaşaya ve zulme hemen son verilmeliydi. Güçsüzler korunmayacaksa, güçlüler ne işe yarardı. Zayıfların hakkı onlara haksızlık eden güçlülerden alınmalı, hak yerini bulmalıydı. Toplantıda bunlar konuşulmuştu. Herkes hemen hemen aynı şeyi düşünüyordu.
İşte o gün iyilik için bir araya gelen bu erdemli insanlar, el ele vererek bir antlaşma yapmaya karar verdiler. Mekke'de kimseye haksızlık yapılmasına izin vermeyeceklerine yemin ettiler. Bu iyi ve cesur insanlar topluluğunun adını da "Erdemli insanlar topluluğu" koydular. Ne güzel bir isim değil mi? Haksızlığa karşı gelmekten daha büyük bir erdem olabilir mi?
Genç Muhammed toplantıdan çıkarken çok mutluydu. Çünkü O, bu toplantının anlamını bilecek kadar akıllıydı. Zaten büyük bir kabileden geldiği ve amcaları olduğu için değil akıllı ve güvenilir olduğu için katılabilmişti bu önemli toplantıya. O'nun bugün sevinçle parlayan gözleri yıllar sonra bile bu yemini hatırlayınca aynı şekilde parlayacaktı. Dudaklarında güzel bir gülümsemeyle iyilik için nasıl yemin ettiklerini anlatacaktı arkadaşlarına.
O günden sonra ne mi oldu? Tabi ki, her şey daha iyi oldu. İyilikler anlaşması işe yaramıştı. Artık Ebu Kubeys tepesinden hüzünlü ağlamalar duyulmuyordu.
Ve yıllar onunla ne de güzel geçiyordu. O'nun bulutu olduğum için mutluluktan uçmak istiyordum uzaklara... Uzaklar mı dedim... Onsuz asla bir yere gitmem... Ama ama... Genç Muhammed yolculuk hazırlıkları yapıyordu sanki... Yaşasınnnn yolculuk vardı yine! Ama nereye? |