M. K.'ya...
Bir yaz ikindisi, herkese başka bir şey söyleyebilir. Bir kuşa başka, kelebeğe başka, sallanan bir yaprağın üzerindeki tırtıla başka...
Bir yaz ikindisi, durmadan akan bir suya başka bir şey söyler, durgun denize başka, denizde gezinen sandala başka, sana başka, bana başka...
Ya da mesela bir yaz ikindisinde, pencereme bir güvercin konabilir. Gagasında bir mektup, mektupta da senin adın olabilir. Hadi canım sen de, bu masallarda kaldı diyorsan, şöyle de olabilir:
Kapımda bir kargocu ağabey, kucağında bir kutu, kutuda bir başka kırmızı kutu, kırmızı kutuda bir saat, saatin yanında bir kâğıt, kâğıtta da benim adım olabilir...
O zaman kalbim okyanusu yutup yanına gelmek isteyecek kadar büyür. Kollarım milyon kere milyon uzar, ellerim elini tutup alnıma koyar.
Saatime bakarım ilk kez. Vakit seni gösterir. Yanında benim olmadığım yüzlerce fotoğraf karesi geçer gözlerimin önünden. Ama ben yine mum ışığında çekindiğimiz o eski fotoğrafı buluveririm hatıra defterimden.
Akrep ilerler, yelkovan da gider peşinden. Ama bende zaman, hâlâ o gülen yüzünü gösterir saatimden...
Sonra...
Yine bir yaz ikindisi olabilir. Kalbim bir güvercin kadar hızlı, pır pır atabilir. İşte o zaman alırım elime kalemi, asarım kalbime resmini ve başlarım sana akan bir harfler ırmağı olmaya... |