Adamın kocaman bir gölgesi vardı. Güneş tepedeyken omzunda belirir, ay ışığında ayak tıpırtılarına eşlik eder, uyurken onunla birlikte horuldardı. Adam neredeyse gölge de oradaydı. En gizli anlarında bile gölgesi yanında olurdu adamın. Gölge, adamın sırdaşı gibiydi. Kimsenin bilmediği şeyleri gölgeden saklamanın imkânı yoktu. Ay bile uykusuna çekilir, herkes evine gider ama gölge hep adamla kalırdı. Gölgenin evi, belki de adamın yanıydı.
Fakat bir gün gölge gitti.
Adam o gün uyandığında gölgesini göremedi. Şaşırmıştı. Bir gün önceki kavgaları olmasaydı belki de gölge şimdi yanında olacaktı. "Gölge olmak öyle zor ki" demişti gölge. "Karşındakinin ne yapacağını ondan önce tahmin edeceksin. Bir işi önceden yapmak gerçekten zor." "Benden önce mi?!" diye atıldı adam. "Sen şimdi her şeyi benden önce yaptığını mı iddia ediyorsun?" "Evet" diye cevapladı gölge. "Senin tüm yaptıkların, aslında benim senden önce yaptıklarım. Bir şeyi birisinden sonra yapmak senin için kolay olmalı." Acı bir kahkaha attı adam. Gölge buna gülmemişti. "Küstahlığın bu kadarına da pes doğrusu" diye fısıldadı adam. "Sana haddini bildireyim de önceyi sonrayı gör bakalım." Aniden ayağa kalktı ve "Görüyorsun ayağa kalktım ve şimdi kapıyı açıyorum" dedi alaycı bir şekilde. "Yoo hayır bundan vazgeçtim, sandalyeme oturdum, radyomu açtım, bir kitap aldım elime, bunları önceden tahmin edebiliyor musun, tamam pencereden atlayıp kendimi sokağa atıyorum, soluk soluğa koşmaya başlayabilirim, ben bile bilmiyorum nereye koştuğumu, sen nereden bileceksin?!" dedi adam gölgesine. "Benden önceymiş! Lafa bak! Bir gölge her zaman taklitçinin tekidir. Gölgeler her işi sonradan yaparlar." diye konuştu durdu adam. Uzayıp giden bu sözler gölgeyi çok üzmüştü. Tek bir kelime bile etmedi artık gölge. Gölgenin ne kadar üzüldüğünü görmemişti adam. Gölgelerin yüzünü hiç kimse göremez.
(Devamı BeyazBulut dergisinin 3. sayısında... Abone olmak için tıklayın.) |